Güzellik sadece bugünümüze özel bir durum mudur? Yani güzelliği arayan, ona sahip olmak isteyen, onu yaratmak isteyen toplumlar modern çağ insanları mı? Bu konuyla ilgili size antik Yunan efsanelerinden birinden bahsetmek istiyorum, aslında bu konuyu kliniğimin dergisi Voxaesthetic Dergisi için Astroloji Araştırmacısı sevgili Bahar Tornacı kaleme almıştı. Ve böylelikle bilinen en eski güzellik yarışmasının, tanrıların kralı Zeus tarafından yapıldığını anlatan efsanelerle yolumuz kesişti. Demek ki güzellik algımız sadece bu son çağın istediği aradığı kutsal kase değil, neredeyse bütün bir insanlık tarihi de bu işten nasibini almış durumda, gerçi güzelliği tasarlayan benim gibi plastik cerrahlardan Antik Helen mahrum kalsa da , o dönemin tanrıları titanların benim yerime konuya el atmış olduklarını da bilmek, bana da biraz tanrılık hissi katmıyor değil :)) İşin şakası bir yana hadi gelin güzelliğin Antik Yunan’daki macerasına kulak verelim ve bakalım bizi nerelere götürecek bu kadim hikaye…
Tanrıların Kraliçesi Hera ile evli olmasına rağmen neredeyse önüne çıkan bütün dişilerle ilişki yaşamak isteyen Tanrıların Kralı Zeus, Su Tanrıçası Thetis’i de gözüne kestirir. O sırada Posedion da Thetis’e abayı yakar. Ne var ki bir kâhine (bir anlatıma göre tanrıça Themis’e, bir başkasına göre Prometheus’a) göre; Thetis lanetlidir: Doğuracağı çocuk, babasından daha güçlü olacaktır. “Ya benimsin ya kara toprağın!” diyen Zeus, gücünü kaptırmayı göze alamayınca seçimini topraktan yana kullanır ve Thetis’i bir ölümlü olan Phthia Kralı ile evlendirmeye karar verir. Tanrılar Kralı Zeus, Tesalya'da Pelion Dağı’nı düğün salonuna çevrilir ve konu komşu, akrabalar, tanrılar, periler; kim varsa herkesi düğüne davet eder. Bir kişi hariç: Fitne ve Fesat Tanrısı Eris! E, Dünya küçük yer. Eris, sadece kendisinin düğüne davet edilmediğini çok geçmeden anlar ve düğünün tam ortasına ekeceği fitne- fesat tohumlarını hazırlar. Üzerinde “En Güzel Olana” yazan altın elmayı Hera, Athena ve Afrodit’in önüne yuvarlar. Elmaya sahip olmak isteyen üç tanrıça, “en güzeli” seçmesi için Zeus’a gözlerini diker. Zeus, bu seçimden kendisini sıyırmak için bir hinlik düşünür ve tanrı olması nedeniyle tarafsız seçim yapamayacağını, kimin gerçekten güzel olduğuna tarafsız olarak karar verebilecek kişinin ancak soylu bir ölümlü olabileceğini söyler. Haberci Tanrı Hermes’i çağıran Zeus, “Hera, Athena ve Afrodit’i yanına al ve onları hızla İda Dağı’nda çobanlık yapan Paris’in yanına götür. Seçimi o yapsın.” der. Hermes ve süslü püslü üç güzel tanrıça, Paris’i dağın en yüksek tepesinde sürüsünü otlatırken bulur. Tanrıların Habercisi, Paris’e yaklaşıp hem altın elmayı hem de Zeus’un mesajını verir: “Yakışıklı olduğun kadar gönül işlerinden de anladığın için Zeus, üç tanrıçadan en güzelini seçmeni emrediyor.” Afallayan Paris; “Çoban aklımla tanrısal güzelliğin en iyisine nasıl karar veririm. Ben bu elmayı üçünüze eşit paylaştırayım.” dese de Kıvrak zekâlı Hermes bu çakallığa pabuç bırakmaz: “Ulu Zeus’un sözünün üstüne söz söylemezsin. Bu işi nasıl çözeceğin konusunda ise benden hiç tavsiye bekleme, çünkü veremem. Sen zeki adamsın. Kullan kafanı.” Kurbanlık koyun gibi gözlerini tanrıçalara diken Paris, seçim sonunda paçayı kurtarabilmek için, “Ben aptalca hatalar yapan sıradan bir insan evladıyım. Yalvarırım kaybeden tanrıçalar bana öfkelenmesin.” der. Üç tanrıça, seçim sonunda Paris’in kararına saygı duyacaklarını söylerler. Hermes’e dönen Paris, “Onları bu halleriyle mi değerlendireceğim, yoksa çıplak mı?” diye sorar. Bıyık altı gülen Hermes cevap verir: “Yarışmanın kurallarını sen belirleyeceksin.” Paris, tanrıçaları çıplak değerlendirmek ister. Hermes de tanrıçalara soyunmalarını söyler ve kibarca onlara sırtını döner. Tanrıçalar kısa sürede soyunur. Adalet Tanrıçası Athena, haksızlık olmaması için Afrodit’in, herkesi kendisine âşık eden sihirli kemeri belinden çıkarmasını ister. Afrodit durur mu? Yapıştırır cevabı: “Pekâlâ. Sen de miğferini çıkarırsan dediğini yaparım; o olmadan tam bir gudubetsin.” Paris, tanrıçaların atışmalarından kafası karışmasın diye onları teker teker değerlendirmek ister: “Kutsal Hera! Diğer tanrıçalar bizi bir süre yalnız bırakma iyiliğinde bulunabilirler mi acaba?” Paris ile baş başa kalan Hera, etrafında dönerek endamını sergileyerek Paris’e yem atar: “Beni iyice incele. Unutma ki beni seçersen seni tüm Asya’nın efendisi ve dünyanın en zengin adamı yaparım.” Gururlu Paris, rüşveti kibarca reddeder ve sıradaki Tanrıça Athena’yı yanına davet eder. Athena da Hera gibi vaatte bulunur: “Eğer ödülü bana verecek kadar sağduyulu olursan seni girdiğin bütün savaşlardan zaferle çıkarmakla kalmam, aynı zamanda dünyanın en yakışıklı ve bilge adamı da yaparım.”
Ve bakın güzellik kadınlar için, onlar tanrı bile olsalar, ne kadar kıymetli ve bunun için nasıl oyunlar tezgahlar ve hileler yapıyorlar değil mi… Ne mutlu ki günümüzde bu kadar saray entrikasına gerek kalmadan da biz plastik cerrahlar sayesinde güzel olabiliyoruz. Peki hikâyenin devamı nasıl olacak diye sorarsanız, o gelecek haftaya kalsın... Haftaya görüşmek üzere…